SevgiDiyari
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


SevgiDİYARİ'na Hosgeldiniz..
 
AnasayfaGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 İSLAM VE BİLİM

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Erkek
Mesaj Sayısı : 153
Yaş : 38
Nerden : balıkesir
Lakap : BaRMeN_cem_19
Kayıt tarihi : 17/05/08

İSLAM VE BİLİM Empty
MesajKonu: İSLAM VE BİLİM   İSLAM VE BİLİM Icon_minitimePaz Mayıs 18, 2008 2:53 pm

İslam'ın yoğun bir şekilde yayıldığı ve İslam devletlerinin yükselişte olduğu İslam'ın altın çağlarında İslam topraklarında birçok bilim adamı yetişmiş ve bilimsel faaliyetler çok yoğunlaşmıştır[124]. Bilim anlamına ve İslam kültüründe önemli bir yere sahip olan özgün terim ilmdir[125][124] ki bu sözcük Türkçede de bilim anlamında, ilim şeklinde, eskimiş olsa da, yer almaktadır[126]. İlm terimi aslında "bilgi" anlamında da kullanılır. Her iki anlamı da İslam ile bütünleşmiştir ki nitekim İslam literatüründe ve zaman içinde İslam tarihinde İslam öncesi ve ilk vahyin geldiği döneme Cahiliyye Devri (veya Cahiliyye Dönemi) denir. İslam devletlerinde ortaya çıkan bilimsel anlayışlara, bulgulara ve bilim adamlarının bütüne zaman zaman İslamî bilimler dendiği olur; bununla tam olarak neyin kastedildiği zaman zaman tartışma konusu olmuş olsa da genel olarak Müslümanlar tarafından yapılan bilimsel çalışmaların bütünü anlamındadır[125]. İslamî bilimsel çalışmalar ve bilim adamları, Arap bilimsel çalışmalar ve bilim adamları olarak görülmemelidir; her ne kadar ortak dilleri Arapça olsa da bu dönemdeki bilimsel çalışmaları yapan kişiler birçok farklı etnik gruptan gelmekteydi ve ortak noktaları etnisiteden ziyade İslam devletlerinde yaşayan Müslümanlar olmalarıydı[127].


el-Cezeri'nin tasarladığı otomatik su kaldırmaya yaran bir (otomat) icadın betimlemesi; yaklaşık 1205 yılından kalma.
İslamî bilimsel gelişmeler ve bilim tarihinde Yunan filozoflarının eserlerinin İslam kültürüne girişi ve çevrilmesi önemli bir yer tutar ve 8. yüzyılda gerçekleşmiştir[125][128][127][129][130][131]. Nitekim daha sonra Batılı kaynaklar bu filozofların birçoğunun unutulmuş veya kaybolmuş eserlerini İslam devletlerinde bu eserlerin varlıklarını sürdürmeleri sayesinde keşfetmiş olduğu gibi Müslüman bilim adamlarınca bu bilgiler ışığında ortaya konan bilimsel yenilik ve keşifleri de tanıma fırsatı bulmuştur[125][124][129][130]. Yunan filozoflarının eserlerinden büyük ölçüde etkilenen ve diğer bazı dış faktörlerden de beslenen bir İslam felsefesi ve bilimleri geleneği oluşmuştur[128][127][132]. Farabi[133], İbn-i Sina[134] ve İbn-i Rüşd[135] tanınmış ve önemli İslam filozoflarındandır[129]. İslam felsefesi içinde birçok akım oluşmuştur, bunların bazısı İslam'ın ana hatlarını kabul ederken bir kısmı reddetmiştir; örneğin materyalist bir felsefeyi savunan Maddeciler veya Dehriyyûn Tanrı'nın varlığını reddederlerdi[136]. Bununla birlikte, İslam felsefesi içerisinde oluşan akımların büyük bir kısmı İslamî temelleri benimsemiş, İslam ile Yunan filozoflarının görüşlerini kaynaştırmaya ve uzlaştırmaya çalışmıştır. Bu açıdan çıkan en büyük ve en çok tartışma yaratan meselelerden bazıları ahiretin salt ruhanî mi yoksa bedensel de mi olacağı, evrenin ezelî olup olmadığı ve dolayısıyla creatio ex nihilo (Tanrı'nın "yoktan var etmesi") gibi meselelerdir[129]. Akılcı ve dış etkilerden etkilenen bir başka akım da kelam yani İslam teolojisidir[125][128]. Bununla birlikte zaman içinde İslam filozofları ve kelam âlimleri ayrışmış ve sıklıkla tartışmalarda karşıt taraflarda bulunmuşlardır; İslam filozofları Yunan filozofların eserlerini ve görüşlerini İslamî bir temelde ele alıp, çeşitli nassları tevil ederken kelam âlimleri daha geleneksel bir yolu edinmiş, Yunan filozoflarının görüşlerini ikinci plana itmişlerdir[129]. Özellikle Eşari kelamcıları bu konuda ileriye gitmiş ve bilimsel nedenselliği reddetmiştir[129].

Gerek Kur'an'da kişilere düşünmeyi nasihat eden ayetlerin bulunması, gerekse ilmi öven hadislerin bulunması[125], İslam'da genel olarak akıl ile dinin birbiriyle karşıt olmadığı fikri[124], fetihlerin de ardından zenginleşen ve yayılan İslam devletlerinde bilimsel gelişme buluşların artmasına sebebiyet vermiştir. Bu sebeple, Orta Çağ başta olmak üzere, çeşitli dönemlerde İslam devletlerinde önemli bilim adamları yetişmiştir. Bunlardan birkaçı şunlardır: İbn el-Heysem, Ebu Reyhan el-Biruni, İbn-i Nefis, İbn Bace, İbn Tufeyl, Harezmi, Cabir bin Hayyan, Ömer Hayyam, Cezeri, İbn Haldun, Nasîrüddin Tûsî ve Takiyüddin[128][127]. Batı bilim tarihinde bu bilim adamların birçoğunun buluşları daha sonradan tanınmıştır[128]. Bu Müslüman bilim adamlarının buluşları ve çalışmaları çok çeşitliydi ve felsefeden, matematiğe, matematikten tıbba, tıptan hukuka, hukuktan astronomiye, astronomiden sosyolojiye kadar çok çeşitli ve geniş bir alanda, birçok farklı dilim dalını kapsayacak şekildeydi[125][128].


İslam ve sanat [değiştir]
Selimiye Camisinin kubbesinin içi; İstanbul, Türkiye. İslamî sanatlarda dekoratif sanatlar çok önemli bir yer tutar.İslamî sanatlar İslam kültürünün büyük bir bölümünü oluştururlar[137]. İslamî sanat(lar) terimi görece yeni bir terimdir ve genel olarak modern bir kavram olarak ele alınabilir[137]. Terim ile kastedilen İslam topraklarında üretilen, İslam kültürünün izini taşıyan sanat eserleridir; eserlerin illâ ki Müslüman için veya Müslümanlar tarafından yapılmış olması gerekmez[137]. Nitekim birçok Hindu, Hristiyan ve Yahudi sanatçılar İslamî sanat eserleri verdikleri gibi, Müslümanlar tarafından yapılan bazı sanat eserlerinin alıcıları, sahipleri gayrimüslimdir[137]. Zaman zaman tarihî İslamî sanat eserleri ve sanatçılar çağdaş zamanlarda dinîden ziyade millî sanat açısından değerlendirilmiştirler; bununla birlikte bu genelde yanlış bulunur zira İslamî sanatlarda tarih boyunca ortak olan değer ve vurgu İslamdır ve sanatlar birçok etnik grubun katkısının sonucu olarak ortaya çıkmışlardır[137]. Nitekim o dönemlerde İslam topraklarında bulunan vatandaşların da ayırıcı özelliği etnik gruplarından ziyade dinleriydi ve bu sebeple de bugün birçok tarihî İslamî sanatçının yaşadığı toprağa bakarak etnik kökenini bilmek çok zordur[137].

İslam itikadındaki Allah inancında antropomorfizme yer verilmemesi ve buna kesin bir şekilde karşı çıkışı, Allah'ın sureti olmadığı için betimlenemeyecek olduğu inancı Hristiyanlıktakine benzer bir ikona ve dinî resim geleneğinin oluşmasını engellemiştir[137]. Ayrıca İslam'da peygamberlere ilâhî özelliklerin izafe edilmemesi peygamberlerin de betimlenmesini dinî anlamda büyük ölçüde gereksiz kılmıştır[137][137]. Ek olarak İslam'ın putperestliğe karşıt oluşu ve Kur'an'da putperestliğin şiddetli bir şekilde reddedilmesi özellikle heykel gibi sanatlara Müslümanların, özellikle de aktif pagan putperestliğinin devam ettiği çağlarda, mesafeli durmasına sebep olmuştur[138]. Bununla birlikte Kur'an'da heykel sanatına veya insan (peygamberler dahil) suretlerinin betimlenmesine, tapınmak yani putperestlik için yapılmadıkları sürece, karşıt bir ayet bulunmaz[137]. Nitekim sonraki yüzyıllarda özellikle yeni fethedilen topraklarda var olan sanat gelenekleri ile İslam'daki kavram ve sembollerin kaynaşması sonucu, özellikle İran bölgesinde, gerek Muhammed gerekse diğer peygamberleri betimleyen görsel eserler de, nadir de olsalar, yapılmışlardır[139] ve figüratif betimleme yedinci yüzyılın ilk dönemlerine kadar pek de sorunsal olmamıştır[137]. Bununla birlikte özellikle peygamberin betimlemeleri dinî bir bağlamda değil de tarihî bir bağlamda yapılmıştır[137].

Batı'da sanatın önder türleri resim ve heykelken, İslam'da bu formlar yukarıda belirtilen sebeplerin de etkisiyle benimsenememiştir[137]. Bunun yerine ahşap, metal işlemeciliği, dekoratif sanatlar, seramik ve cam sanatları ile ciltleme ve hat sanatları büyük yer ve öneme sahiptir[138][137]. Süsleme sanatlarında özellikle geometrik ve simetrik motifler sıklıkla yer almıştır[137][140].


1507'den kalma bir minyatür. Betimlenen Leylâ ile Mecnun hikâyesinden Mecnun'dur.
El Hamra Sarayı, Granada, İspanya.Gerçekçi suret betimlemesinden uzak duran İslam sanatı, daha hayalcî bir tarza sahip olan minyatür sanatını geliştirmiştir. Gerek açı, gerekse özgün stilleriyle minyatür sanatı farklı bir görsel sanat dalıdır ve İslam sanatında büyük yer tutar, başlıca figüratif sanattır[139]. Buna ek olarak, İslam'da önemli bir yer tutan yazıyı baz alan güzel sanat türü, hüsn-ü hat, yani hat sanatı İslam toplumundaki suret karşıtlığından da yararlanarak büyük ölçüde gelişmiştir[137][137][141]. Hat sanatında birçok tarz ve üstat geliştiği gibi, farklı İslam devletlerinde, Arap alfabesini kullanan farklı dillerde, daha farklılaşmış stiller ortaya çıkmıştır[141][142]. Hat sanatı gelişiminde zaman zaman soyut da olsa figüratif özellikler de kazanmıştır; örneğin zoomorfik hat eserlerine sıklıkla rastlanır[142]. Özellikle hat sanatıyla birlikte anılan tezhip sanatı dekoratif bir sanat olarak öne çıkmış, Kur'an nüshalarının oluşturulmasında hat ile birlikte dekoratif ve estetik açıdan önemli bir yere sahip olmuştur. Gerek ciltcilik gerekse süsleme açısından en güzel örnekleri sunan Kur'an nüshaları olmuştur[137]. Kur'an nüshalarında hat ve tezhibe sıklıkla rastlanırken, figüratif dekorasyonlara ve betimlemelere rastlanmaz[138][137]. Bunun yerine minyatür gibi figüratif betimlemeler destan ve manzum hikâyelerin nüshalarında sıklıkla kullanılmıştır[138][137].


Sultan Ahmet Camisinin gece görünümü, İstanbul, Türkiye.Bunlara ek olarak İslam sanatında mimari önemli bir yere sahiptir. İlk dönemlerde (gerek İslam öncesi ve İslam'ın ortaya çıktığı dönemlerde) İslam'ın geliştiği merkezler olan Mekke ve Medine'de mimari açıdan gelişmemiş şehirlerdi[143]. Özellikle İslam devletinin yönetiminin saltanata geçişinden sonra, yapılan fetihlerle de mimariye olan ilgi artmış[143], zaman içinde farklı toprakların mimarisinden de etkilenerek farklı mimari stillerde camiler, mescitler, medreseler, saraylar, köprüler ve kervansaraylar yapılmaya başlanmıştır[143]. İslam’a has ibadet yeri olan camilerin mimarisi özellikle İslam mimarisi içerisinde önemli bir rol oynamıştır[144]; ilk fethedilen topraklarda, özellikle Suriye'de, kiliseler camiilere çevrilmişken daha sonra fethedilen yeni topraklarda ve kurulan yeni şehirlerde Müslüman camiler inşa etmeye başlamışlardır[143]. Farklı iklimlerden ve etnik kültürlerden etkilenerek camii mimarisi bölgeden bölgeye farklılık gösterir[143][144]. Bu tip (cami, medrese vs.) dinî mekânların mimarisinde suret betimlemesine pek yer verilmez[138][137], bunun yerine dekoratif, sık sık geometrik ve arabesk türde süslemeler mevcuttur[138][137][143]. Bununla birlikte dinî olmayan seküler mekânların mimarisinde suret betimlemelerine yer verilmiştir; örneğin özellikle eski hamamlarda ve saraylarda buna rastlanır[138][137][143]. Bununla birlikte seküler mekânlar zaman içinde dinî mekânlar kadar iyi korunmamıştır[137].

Tekstil bazlı sanatlar da İslamî sanatlar açısından önemli bir yere sahiptirler[138][137]. Ticari açıdan da büyük bir gelir kapısı oluşturan tekstil üretimi çok gelişmişti ve çok çeşitli ham maddeler kullanmaktaydı[138][137]. Halılardan çok amaçlı kumaşlara, tülbentlere kadar birçok farklı tekstil ürünü[138] farklı tarz ve tekniklerle dokunarak hazırlanır,önemli bir kısmı ithal edilirdi. Nitekim Orta Çağ'da kiliselerde azizlerin kemiklerinin sarılıp saklandığı işlemeli kumaşların çoğunluğu İslam topraklarından gelmekteydi ve bugün varlığını sürdüren bu kumaşlar o dönemlerdeki İslam kumaş sanatlarının güzel örneklerini oluşturmaktadır[137].
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://sevgidiyari.yetkin-forum.com
BaRS
Admin
Admin
BaRS


Erkek
Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 34
Nerden : çanakkale
Lakap : BaRS
Kayıt tarihi : 19/05/08

İSLAM VE BİLİM Empty
MesajKonu: teşekürler   İSLAM VE BİLİM Icon_minitimeSalı Mayıs 20, 2008 2:29 pm

paylaşımların için ty....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İSLAM VE BİLİM
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
SevgiDiyari :: İSLAM KONULARIMIZ :: İSLAMİ KONULAR-
Buraya geçin: